AvEG-KON kolektif yaz kampında düzenlenen panelde, Türkiye’de ağırlaştırılmış tecrit koşullarının daha da kötüleştiği, ölümlerin iki katına çıktığı belirtildi.
Panelde TSP adına yapılan sunumda, Türkiye ve Kürdistan’da tutsaklarla ilişkilenme, tutsak yakınları ve tutsak örgütlerinin, devrimci hareketin ilişkilenme düzeyi değerlendirildi.
Panelist, F tipi ile başlayan bu tecrit sistemini pek çoğumuz gördük takip ettik. Ölüm orucu direnişleriyle belirli hakların kazanıldığı bir statüye oturdu. 2015’ten itibaren topyekun savaş konsepti ile hapishanelerin şu anki durum ortaya çıktı. MGK’nın çöktürme planıyla, devrimci hareketin kadrolarının, önderliklerinin dağıtılması planlandı.” dedi.
Güney Kürdistan’da gerillayı ezmek bir amaçsa ve her araç meşru ise, benzer bir yok etme planının hapishaneler için de geçerli olduğu belirtilen konuşmada, “Hasta tutsakların ölüme terk edilmesi, ATK eliyle ölüme gönderilmesi ortada. Faşist karşı devrim 2015’ten sonra inisiyatifi ele geçirdi. Darbenin ardından ve faşizmin kurumsallaşması ile daha da şiddetlendi. İmralı’da ağırlaştırılmış ve sıkı tecrit uygulandı. Sadece ihtiyaç duyduğu anda kısmen kaldırılıyor. İmralı’daki tecrit, diz çöktürme ve teslim alma savaşı devam ediyor. S Tipi ve Y Tipi hapishaneler, ağırlaştırılmış müebbet almış tutsaklara dönük, tek kişilik hücrede insanla insan ilişkilerini en asgariye indirmeye çalışan hapishane biçimleridir. Ağırlaştırılmış müebbet devrimci tutsak kitlesi iki bini aşıyor. Faşist rejim tüm hapishaneleri yüksek güvenlikli hapishanelere dönüştürmeyi planlıyor.” denildi.
Hasta tutsakların sayısının arttığını ve çoğunun da ölümle yüz yüze geldiği, çöktürme stratejisinin fiilen idam etme bicimi olarak uygulandığı, hasta tutsaklar bilinçli biçimde ölüme terk edildiği belirtilen konuşmada, “Yoldaşlarımızın idam fermanını hazırlayan kurum ATK’dir. 12 Eylül döneminde Ayhan Songar gibi faşistlerin tutsaklarda deneylerin yapıldığı dönemleri biliyoruz, günümüzde de MHP’lilerin denetiminde olan ATK bünyesinde 12 Eylül dönemine benzer uygulamalar yapılıyor. Hasta tutsaklarla ilgili yürütülen kampanyanın önemi çok büyük. Mücadelede yeni cepheler açıldı, ATK’yi hedef alan biçimde ilerliyor. ATK önlerinde İstanbul ve Amed’de ailelerin eylemleri sürüyor. Aysel Tuğluk etrafında “kadınlar birlikte güçlü” hareketi ilerliyor.” vurgusu yapıldı.
Konuşmada şunlar söylendi:
“Ağırlaştırılmış tecrit politikasının bir diğer sonucu da hapishanelerde intihar haberleri geliyor. Ama bunların intihar olmadığını biliyoruz. Faşizmin özel hedef aldığı kişiler. İntihara sürüklenen ya da doğrudan infaz edilip intihar süsü verilen kişiler. Dışarıda dayanışmanın zayıflığı varsa intiharı tercih edebilir. İçerideki tutsakların yükü çok ağır. Dışardan dayanışma ile tutsaklarla ilişkilenmek çok önemli. Devrim mücadelesinin her aşamasında içerisinin ve dışarısını birlikte mücadelesi önemlidir. Hapishanelerle dışarıdan bağın güçlendirilmesi süreç için çok önemli. En azından hapishanelerdeki ölümlerin önüne geçebiliriz.
“Politik tutsakları hedefleyen infaz sürelerini uzatma uygulaması devrede, tahliyeleri yakan uygulamalar var. Şartlı tahliye nedeniyle tahliyeler geciktirildi. Bu konuyla devrimci örgütlerin daha yakın ilişkilenmesi gerekiyor.
“Trans bireylere yönelik tecrit çok ağır. Kadınlara yönelik baskılar açısından da erkek egemen İslamcı faşist uygulamaların aynısı hapishanelerde de yaşanıyor. LGBTİ+ bireyler tek kişilik hücrelerde tutuluyor.
“Devrimci tutsakların maddi açıdan çok fazla ihtiyaçları var. Çok kısıtlı bütçe ile birçok ihtiyacın karşılanması gerekiyor. Tüm maddi külfet tutsak yoldaşların sırtında. Besin maddeleri tutsakların kendi imkanları ile alınıyor. Sadece mektuplaşmak için dahi ciddi bir bütçe gerekiyor.”