Özgür Merhaba,
“…ilk hecesinde ışırız yaşanacak günlerin, taptaze sesin içinde, trenler yeryüzüne rüzgâr götürür düşlerimizden.” A. Özer
Bana yazdığın şiir gibi geldin, taptaze sesin ve düşün, dostluğun, duyarlılığın… Öncelikle teşekkür etmek isterim senin ve Can’ın yazması çok hoşuma gitti. Samimi ve incelikli bir hareket.
Sizi bahsettiğin parkta hayal ettim. Her ne kadar oraların parkları hakkında bir fikrim olmasa da ortalama bir parkın görüntüleri içine sizi yerleştirdim. Oldukça romantik ve güzel göründü gözüme. Hani yazmak deyince ilk akla masa ve kapalı ortamlar gelir ya. Bak şu an bir parkta olmak isterdim.
Sevgili Özgür, ben şu an ranzada sana-size yazıyorum. Aramalarda odadaki masalarımızı aldılar. Dolayısıyla boyun ağrısıyla birlikte yazıyorum ve oldukça zorlayıcı oluyor. Düzgün yazmam da zorlaşıyor. Ama halimden mutluyum çünkü yeni bir ses ve yürekle buluşuyorum. Sana-size daha önce yazmak gönlümden geçendi. Lakin öyle çok işlerim var ki verili durumda dostlara ulaşmak, dönüş yapmak oldukça zor. Genellikle 6 ay gibi aralıklar ile mektuplara dönüş yapabiliyorum. Bazı çalışmalar içindeyim-z. Hapiste en kolay iş yazmak elbette ama sürekli okuma ve yazma da yorucu olmalı değil mi? Yani insan sürekli mektup almak istiyor. Zira gerçekten çok mutlu oluyorsun :)Hızla da yanıt yazmak istiyorsun fakat koşullar senin istediğin gibi olmuyor. Velhasıl bir şekilde kendimi planlamaya çalışacağım. Sonuç olarak sen devam ettirirsen mektup arkadaşı olmaktan sevinç duyarım.
Sevgili Özgür birkaç gündür Fransa’daki Kürt Kültür Merkezine yapılan terör saldırısını takip ediyoruz. Sakine hevallerden sonra yeni bir MİT saldırısı oldu. Sağcı, ırkçı kişiliklere MİT’in yaptırmış olduğu bu saldırılar, sürecin sertliğinin “sınırlar” dışında da sürdüğünü, süreceğini gösteriyor. Emine Kara için çıkan haberlerde 30 yıl Mahmur kampında yaşadığı, büyüdüğü, 2013’de Daiş’e karşı Suriye’de savaştığı ve yaralandığı, tedavi için Fransa’ya gittiği söyleniyor ve siyasi sığınma talebini Fransa Hükümeti kabul etmiyor. Siz daha fazla bilgiye sahipsinizdir. Ortaya konan tepki, tavır çok önemliydi. Sen Belçika’da yaşıyormuşsun. Sanırım orası daha iyi değil mi? Hüseyin ile yakın olmanız ve arkadaşlığınız ne güzel. Demek Gülsuyu’ndansın. Ferdi Aydin ismi de bir tanıdık geldi bana. Dur şöyle diyeyim: Hani bir ara 1 Mayıs’a gelen Ahmet ile hareket eden kişi mi? Acaba? Büyük olasılıkla doğru değil mi? 🙂 Ya ben isimlerden çok zor buluyorum. Ama Ferdi ismi biraz özgün olduğu için aklımda tek kişi kalmıştı.
En nihayetinde sevindim bağ kurduğumuza. Özgür Gülsuyu’ndan kimlerle yazışıyorsun acaba? Aslında kişilerin simaları geliyor aklıma ama çok tanıdığımı söyleyemem. Çok zaman oldu. Kim nerde ne yapar bilmiyorum. Hapishanede Gülsuyu’ndan Ersin var biliyorsun. Onunla da yazışmıyoruz ama yılbaşı vesilesiyle kısa bir mektup yazdım. Sana-size de yeni bir yıla girmeden yazmak istedim. Tabi elinize geç ulaşacak ama ben “seneye görüşürüz” esprisinden hareketle erken davranmak istedim. En azından yazarken o duyguyu yaşamak istemedim.
Değerli Özgür, Avrupa’da isçi olmak, ayakta durmak, dil ögrenmek, kültürel adaptasyon vb. senin, Hüseyin’in başkaca arkadaşların anlatımlarında görebiliyorum. Sanırım çok eskiden gidenler, hayatlarına belli bir düzen getirenler, iyi işlerde çalışanlar, belli bir yer edinenler için Avrupa iyi bir yer. Ama sonradan gidenler için oldukça zor oluyordur. Hele son birkaç yılda gidenler için tutunma imkânı neredeyse yok gibi. Göçmenlere yapılan ırkçı yaklaşım ve devletlerin saldırgan politikaları insani “ürkütüyor” canını yakıyor. Ay dönüp dolaşıp siyasete giriyorum. 🙂
Evet sen tahmin ettiğim arkadaşsan, sunu söyleyeyim. Ahmet ile yazışıyorum (uzun aralıklarla yine), o da bana sitemde bulunuyor. Gecikmelerimden ötürü. Onların dosyası bozuldu, yeniden yargılanıyorlar. Xece, Ahmet Doğan ve Ali Gül. Onların mahkemeleri olunca Xece onlara dair malumatlar getirmiş oluyor. Seninle yazıştığımızı da söylerim. Belki sen de yazıyorsundur.
Özgür orada başka neler yapıyorsun, bizimkilerle bir dostluk bağın yok mu? Şimdi epeyce insan var oralarda sanırım. Gördüklerinden ortak tanıdıklar olursa selamlarımı ilet lütfen.
Benim mahkemem sürüyor. Birlikte alındığım genç kadının dosyasını ayırdılar. 28 Aralık yani yarın son duruşması görülecek. O üyelik ile yargılanıyordu. Benimki biraz daha sürer. Yeni tanıklarla hem içeriğini ağırlaştırıyor hem de olabildiğince hızlı hüküm vermeye çalışıyorlar.
Anne ve baba Dersim Hozat’da yaşıyorlar. Ağırlıklı Ankara’dalar bizimkiler. Annem mahkemeye geliyor. Çok yaşlılar ve de hasta. Onların sağlığı ve durumunu düşünmekteyim. Neyse ki bizim kardeşler birbirine ve anne babaya çok düşkünler ve sahip çıkıyorlar. Başka da yaramaz bir şey yok, iyiyim. Halkımızın coşacağı zamanın gelmesini bekliyorum. Buna inanıyorum.
Özgür şimdilik bir merhabayla bırakıyorum. Dediğim gibi Hüseyin’e yazdığımda sana ve Can’a da yazarım. Daha sık ve uzun yazma sansım yok. Ama kısa da olsa sizlerle diyalog kurmak güzel olacak. Kendi adıma mutlu olurum bundan. Artık sizin pratiğinize bağlı yolumu çizmeye çalışırım. Siz de meşgulsünüz. Ayrıca mektup yazmak dışarıdakiler için zül ve teknoloji çağında biraz garip ve yabani kalıyor biliyorum. Ama bence halen çok özel ve sıcak samimi bir iletişim aracı. Elbette içeridekiler için “biricik” bir araç.:)
Sevgili Özgür, kendine iyi bak, tekrardan teşekkürler. Yeni yılın kutlu mutlu olsun. Hepimize başarı, mutluluk ve özgürlük getirmesi için evrene iyi enerjimi yolluyorum…Hoşça kal.
Songül Dilek
Kadın Hapishanesi, B-6 Bakırköy- İstanbul