İngiltere’nin başkenti Londra’da “Hasta tutsaklara özgürlük, Tecrite karşı mücadele” şiarıyla eylem düzenlendi.
Londra’da, Tutsakların Sesi Platformu (TSP), NADEK ve UPOTUDAK’ın ortak çağrısıyla saat 14.00’de Woodgreen Kütüphanesin önünde eylem düzenlendi.
Yapılan konuşmada, hasta tutsaklar, tecrit ve zindanlardaki hak gasplarına karşı tutsakların sesi olmaya, onların haklı taleplerini sahiplenmeye ve kitlelerin daha fazla duyarlı olmaya çağrıldı.
İngilizce ve Türkçe pankartların ve dövizlerin taşındığı, bildirin dağıtıldığı eylem boyunca faşist şeflik rejiminin zindanlardaki katliamcı ve yasakçı politikaları teşhir edildi, “Hasta tutsaklara özgürlük!” talebi dile getirildi, tecrite karşı mücadelenin daha da büyütülmesi çağrısı yapıldı. Bir sonraki eylemin 6 Ocak’ta yapılacağı duyuruldu.
Eylemde Tutsakların Sesi Platformu (TSP), NADEK ve UPOTUDAK tarafından yapılan ortak açıklamada şunlara dikkat çekildi:
“İnsan Hakları Derneği’nin tespitlerine göre Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere, 1517 hasta tutsak bulunmaktadır. Kanser, kalp, akciğer hastalıkları veya başka kronikleşmiş hastalıkları olan 1500’ü aşkın tutsak. Bir kısmı yaşlı ve yaşamını tek başına devam ettiremeyecek, hatta yatalak durumda olan yüzlerce tutsak hapishanelerde ısrarla tutulmaktadır. Hasta tutsakların tedavileri engellendiği gibi, iktidarın aracına dönüşmüş olan Adli Tıp Kurumu’nun verdiği ‘hapishanede kalabilir’ raporlarıyla tahliye edilmemektedirler. Her yıl onlarca tutsak faşist devlet tarafından bu şekilde ölüme gönderilmektedir.
“Adalet Bakanlığı Ceza işleri Genel Müdürlüğü 02.01.2023 tarihinde bir genelge yayımlayarak, sürekli hastalık, sakatlık ve yaşlanma sebebi ile kişilerin cezalarının hafifletilmesi veya kaldırılması hakkında yeni kriterler getirmiştir. Genelgenin yayımlanmasından bugüne kadar 2 Temmuz 1993’te 33 aydının diri diri yakılarak katledildiği Sivas katliamının sorumluları, yine 90’lı yıllarda yüzlerce insanı işkence ile katledip elleri ve ayakları bağlı olarak evlere gömen, insanların kafasına beton çiviler çakan Hizbullah çetesi mensupları serbest bırakıldı.
“Ancak ağır hasta olan devrimci ve yurtsever tutsaklar tahliye edilmemektedir. Hapishanelerde yaşamını tek başına devam ettiremeyecek durumda olan yüzlerce ağır hasta tutsağın tahliye edilmemesi; yaşam hakkının ihlalidir.
“İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre; 2022 yılında 78, 2023 yılının ilk 7 ayında ise 35 tutsak hapishanelerde yaşamını yitirdi. Devrimci tutsakların sağlığa erişim hakkını gasp eden faşist Türk devleti, insanlığa karşı suç işlemeye devam etmektedir. Tecrit işkence ve insanlık suçudur!
“Faşist Türk devletinin tutsakların temel hak ve özgürlükleri sistematik olarak ortadan kaldırdığı uygulamalardan biri de tecrit sistemidir. Tecrit, tutsakların yasalarda, uluslararası sözleşmelerde ve hukukta tanınan, tutsağın avukatı, ailesi ile görüşme, dış dünya ile telefon, mektup, faks vb. her türlü iletişim araçlarıyla haberleşme haklarının tümüyle ortadan kaldırıldığı bir sistemdir.
“Türk devleti, Şubat 1999’da İmralı Adası’nda Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan için inşa ettiği F Tipi hapishanesinde Öcalan’a 25 yıldır sistematik olarak tecrit uygulamaktadır. Öcalan ve 2009’da aynı adaya nakledilen diğer 3 tutsak 25 Mart 2021 tarihinden beri mutlak tecrit altında tutulmakta ve kendilerinden hiçbir haber alınamamaktadır. Avukat ve aile görüşleri engellenmekte, telefonlaşma, mektup, faks vb. gönderme haklarından tamamen mahrum bırakılmaktadır. Bu uygulama, faşist Türk devletinin Kürt halkına yönelik sömürgeci savaş ve imha politikasının bir parçasıdır.
“Türk devleti, İmralı tecrit sistemini giderek diğer hapishanelerdeki politik tutsaklara karşı yaygınlaştırmaktadır. F Tiplerindeki tecrit hapishanelerinin yanı sıra, son yıllarda yapılan S ve Y Tipi tecrit hapishanelerinde politik tutsaklar mutlak tecrite tabii tutulmaktadır. Tecrit uygulaması sadece ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen tutsaklara değil, sosyalist genç Müslüm Koyun örneğinde olduğu gibi yeni tutuklananlara da uygulanmaktadır. Tecritte tutulan tutsaklar günün 23 saatini tek kişilik hücrede geçirmekte ve sadece 1 saat havalandırmaya çıkarılmaktadır.
“Tecrit, sistematik bir işkence yöntemidir ve insanlık suçudur. Türk devleti, tecrit saldırısı ile tutsakların dış dünya ile tüm bağlarını kopararak yalnızlaştırarak iradelerini kırmayı, umutsuzluğa itmeyi ve ideallerinden vazgeçirmeyi hedeflemektedir. Ancak bunda başarılı olamadı ve olamayacaktır. 25 yıldır ne Öcalan’ın ne de tecritte tuttuğu diğer politik tutsakların iradesini kırabilmiştir.
“Faşist Türk devletinin gerek tecrit ve gerekse de hasta tutsaklara yönelik izlediği politika, rehin aldığı politik tutsakları içerde öldürme politikasıdır. Tutsaklara yönelik tecrit, fiziki ve psikolojik işkence ve hak gasplarıyla tutsakları öldürmeyi hedeflerken, dışarda da yasaklarla, saldırı, gözaltı ve tutuklamalarla tecriti yaygınlaştırmaya ve tüm toplumu tecrit altında tutmaya, dışarda faşist diktatörlüğe karşı mücadele yürüten devrimcilere, yurtseverlere, kadınlara, gençlere, LGBTİ+’lara gözdağı vermeye ve mücadelen vazgeçirmeye çalışmaktadır.
“Politik tutsakları sahiplenmek, hasta tutsakların serbest bırakılması ve tecrite karşı mücadele, faşizme ve sömürgeciliğe karşı mücadelenin önemli bir parçasıdır. Bundan dolayı alanlarda olmaya, hasta tutsakların derhal serbest bırakılmalarını ve tutsaklara yönelik tecritin kaldırılmasını, İmralı tecrit sisteminin derhal son verilmesini haykırmaya devam edeceğiz.
Hasta tutsaklar derhal serbest bırakılsın!
Tecrit insanlık suçudur, kaldırılmalıdır.
Politik tutsaklara özgürlük!”